23 Mart 2010 Salı

Saat Üçü Üç Geçe

Şimdi ben bu yazıyı yazmayı bıraksam. Şimdi, hemen. Üstüm başım uygun, evimiz dışarıdan daha soğuktur her daim. Kalksam kapıya yürüsem. Açsam kapıyı, pek severek aldığım beyaz ayakkabılarımı giysem. Dışarıya çıksam.

  Keşke yapabilsem bunu. Annem kapının sesinden uyanmasa, dışarıya çıkınca üç yerimden bıçaklanma ihtimalim olmasa, dışarısı bu saatte de insan kaynasa, bir arkadaşa rast gelsem selamlaşsak. Keşke olsa.

 Bir saniye. Dışarıdan insanları siliyoruz, orasından hoşlanmadım. Herkes uyuyor olsa. Tinerciler de uyuyor olsa. Beni üç yerimden bıçaklayacak o arkadaş da uyuyor olsa.

 Şimdi oldu.

 Çıksam dışarıya. Öyle yürüsem. O anda bir mp3 çalar oluşsa cebimde. Kaliteli bir kulaklık ile. Ve o anda en sevdiğim şarkılardan en çok özlediğim çalmaya başlasa. Hangi şarkıdır acaba o? Müziğin sesini hafif kısarım. İyice kısarım. Adım atışlarımın sesini duyabileceğim kadar. Hızlı değil yavaş değil, normal normal yürüsem. Bir sigara yaksam. Orada bir amca oluşsa sonra. Hani gösteri yapılan meydanlarda, parklarda bahçelerde elinde termosla çay satan amcalar var ya. Onlardan birisi oluşsa. Cebimde para oluşsa, şıp diye. Bir bardak çay alsam. Pet bardakta tabi ki. Çayı satan amca yok olsa sonra. Gitsin o, iyiyim ben tek.

 Park etmiş arabalardan birisinin önüne otursam. Simit olsa bir de. O da oluşsa. Simidin yarısını yerim. Diğer yarısını yere duvar dibine bırakırım. Çok aç değilim. Sonra bir futbol topu oluşsa. Benden aşağı yukarı yüz metre ötede ve 5m/s hızla bana yaklaşsa. Ben de topa dopru 3m/s hızla yürüsem. "Bir ara" topla buluşsak. "Yaradana kuvvet" vursam topa. Orada ev var camı penceresi var. Hıh, onlar yok olsa hemen. Şıp diye. top gitse gitse geri gelse bumerang gibi. Bir tane de sol ayakla vururum. Bir tanesinde topu kontrol eder de vururum...

 Top patlasa yok olsa. Bir kız oluşsa karşımda. Şey olsa. Neyse, erotik bir hikayeye girmeye lüzum yok şimdi :)

 Kız da gitti. Ayaklarımın altındaki asfalt toprağa dönüşse. Tarla toprağına, sürülmüş yumuşacık toprağa dönüşse. Etrafımda bir sürü zeytin ağacı belirse. Bir tane de kavak, bir tane de çınar... Güneş doğsa, ama kimsecikler uyanmasa. Güneş yaksa... Çınarın gölgesine sığınsam, soğuk bir su oluşsa orada hemen. Kana kana içerim. Kasten ağzımın kenarından akıp gitmesine izin veririm, üzerimdekileri ıslatırım. Ceketim meketim yok olsa, tişört olsa ceket. Güzel bir tişört, ne bileyim şey gibi. Hıh geçenlerde aldığım tişört gibi, kırmızı renk.


 Tekrar gece olsa. Birden. Kimse haberdar olmasa bunlardan. Saat üçe on kala olsa. Koştursam. Deli gibi koştursam. Ayakkabılarım koşuya daha uygun bir ayakkabıya dönüşse. Üzerimden ceketimi atarak daha da hızlı koşsam. İçinde ruh olmayan insan dublörleri oluşsa, her yer onlardan olsa. Aralarından sıyrılarak koşturmaya devam etsem. Bir tanesine çarpsam düşürsem. Çok güzel olur. Saat üçte evin dış kapısında olsam. Alel acele kapıyı açmaya çalışsam. Açsam. İçeriye girsem.

 Annanem uykusunda konuşmaya devam eder. Saat üçü üç geçe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder