7 Aralık 2012 Cuma

Yan Basmak

 Geçtiğimiz yaz bir halı saha maçında sakatlanmaya çok yaklaşmıştım. Dengesizce, orantısızca güç kullanan irice bir arkadaş beni tellere yapıştırmıştı. Şu kalçadaki kemiğin adı neydi, leğen kemiği mi, hala acıyor o kemiğim. Sakatlanmadım ama. Ama. Bu sefer başardım sanırım.

 Yan bastım. Neye? Diye sorup gevrek gevrek sırıttı bir arkadaş derdimi anlatırken. Suni çime yan bastım. Sunni mi suni mi? Yok sünni. Protestan.

 Buradan mutfağa gitmem gerekiyor çay doldurmak için, severim çünkü çayı. Epey uzun sürüyor yolculuğum. Ayağımda bandaj  bandajın altında bence güzel güzel kokan bir merhem tabakası ile oturuyorum evimde. Önümüzdeki bir kaç gün için de planım bu, mecburi olarak.

 Arkadaş refakatçılık ediyor bana şimdi. Bandajımı merhemimi gitti o aldı eczaneden. Bir kaç da tavsiye aldı eczacı hanım teyzeden. Gerçi bilmiyorum yaşını ama gözümde orta yaşlı, düz saçlı, saçları atkuyruğu şeklinde toplamış, gözlüklü bir teyze belirdi. Tabii ki beyaz önlüğüyle. Antrikot demiş hanım teyze, bir de zeytin çekirdeği. Dövecekmişim zeytin çekirdeğini, sonra antrikot et ile beraber ayağıma saracakmışım bandajla, iki gün çıkartmayacakmışım ayağımdan, alırmış şişini. Antrikot pahalı bir şeydi. Tavuk döner sarsam ben? Denenebilir.

 İşin kötü kısmı bu refakatçı arkadaşa dün maç esnasında artistlik yaptım ben. Sakatlanınca, yan basınca bir beş dakika oturdum kenarıda, bu arkadaş da sadece izlemek için gelmişti bizimle, benim yerime oyuna girdi. Beş dakika sonra seslendim, gel len buraya dedim, ben sakat halimle iyi oynarım senden dedim, çekil şuradan dedim. Bu sabah da bilader dedim, yürüyemiyorum ben dedim, vay anam vay dedim, ah uh dedim, eczaneye kadar dedim, gidiversen ha dedim. Gitti sağolsun.

 Bugünlük de bana ayrılan sürenin sonuna geldik. Bu aylık da olabilir, bilemiyorum, hep beraber göreceğiz.