12 Haziran 2010 Cumartesi

Ne Acı!

 Çok sinirlendim tamam mı?

 Sonra gaza geldim. Değersiz, hepsi değersiz. Bütün hepsini satın alacağım bir gün. Aralarında satın alamayacağım insanlar var. Onlar da dostlarım olacak. Ama bugün bana "yamuk" yapanlar, yarın bana "yalakalık" yapacaklar. Ne acı!

 Bugün ayın 12'si. Ayın 7'sinde para aldım. 200 Lira. Şimdi param yok. Ne acı!

 Ne zaman parasız kalsam... sigarayı bırakmak geliyor aklıma. Yarın sigara alabilmek için babamdan para istemek. Ne acı!

 Sürekli yalan atıyorum son günlerde. Çok iyi yapıyorum bunu. Bu kadar iyi yapabildiğimi bilmiyordum. Ve bu da ne acı! İyi yalan atabilmek...

 İnternetsiz, bilgisayarsız günlerimde boyuna kitap okudum. Bir cümle kaldı aklımda. Tam olarak yazamayacağım. Yazabilirim aslında, gider kitabı açar sayfayı bulur sözcüğü sözcüğüne yazarım, ama uğraşasım yok. "İnsan ruhu yazı tahtası değildir ki üzerindekileri silince yeni şeyler yazabilesin" gibi bir cümleydi. Bir adam yakın bir arkadaşına öğüt veriyordu. Kötü. Üzerindekileri silip yeni şeyler yazabilmek güzel olmaz mıydı? "Ctrl+Delete yapabilmek"... Güzel olurdu.

Bir iş yaparsın. Gayet iyidir. Öyle düşünürsün. Enine boyuna düşünürsün. Aslında önemsiz bir iştir ama sen iyi olduğunu düşünürsün işte. Sonra birisi çıkar "berbattı lan o" der. O kişiye kafa atasın gelir. Sizi bilmem ama galiba benim moralimin bozulup bozulmaması pamuk ipliğine bağlı.

 Geçenlerde bir çeşir amelelik işi yaparken babamdan eski püskü bir gömlek almıştım. Hala üstümde o var. Aşırı bol geldiği için rahat ediyorum bununla. Bir gün bunun içini doldurabilecek ebatlarda olabileceğimi düşünmek ne acı!

 "Bir bira içeceğim bugün" diye başlayan günlerde, kendimi klozete kafamı dayamış uyurken bulmak iğrenç bir şey. Uyanıp kusmak daha iğrenç. Evet bira göbeğiyle az önce söylediğim gömleğin içini dolduracağım ben! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder