2 Eylül 2011 Cuma

Lafın Gelişi

 En ufak şeylere çok büyük anlamlar yüklemeye çalışmak, ya da en büyük şeylerden, kabak gibi gözümün önünde duran, yok yok gözüme sokulan şeylerden bihaber olmak; pamuk ipliğine tonlarca ağırlıktaki umutlarımı bağlamak. Tekrar ve tekrar hüsrana uğramak. Yorucu işler bunlar.

 O ip kopar. Pamuk ipliği diyoruz, çabuk kopar diye vardır o deyişlerde atasözlerinde bilmemneylerde. Kopar. Çözüm de umutlarımı hafifletmektir belki. Belki de çelik halatlara bağlamaktır umutlarımı.

 Ama alışkanlıklar meselesi var. Pamuk ipliğine alışmışsa bünye, çelik istemez ki, ters gelir. Hayal kırıklığına uğramamanın tek yolu, o alışık olduğun, alışkanlık edindiğin pamuk ipliğinin kapasitesi kadar umut etmektir. Öyle mi?

 Bu da çok aciz bir durumdur bence. Pes etmektir.

 Pes etmek istemiyorsan ve başa çıkamıyorsan ne yapabilirsin? Geri çekilirsin. İlk aklıma gelen bu. Geri çekilmek, tekrar cephe almak.

 E o zaman "nazikçe" bırakırım hayallerimi, umutlarımı yere. Bir yere bağlamayıveririm. Nazikçe ama, kırmadan dökmeden yere bırakırım.

 Yani lafın gelişi bunlar. Ben olsam öyle yaparım demek istiyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder