5 Şubat 2012 Pazar

Kuzeye Giderken


 Sağda. Güneş yükseliyordu.

 Kar kalınlığı artıyordu.

 Yanımdaki koltuktaki kızlar daha bir yayılıyorlar, daha bir derin uykuya dalıyorlardı.

 Kestane şekerim yenilmek için Bursa'ya varmamı bekliyordu.

 Önümdeki kadın koltuğunu daha da bir burnumu dayıyordu. Yanında oturan oğluşu da "Bekçiler Kralı" izliyordu.

 Robert Jordan "siz gidin" diyordu. Sadece bir dakika Maria ile konuşmak istiyorum, ama söz alıyordu Pilar'la Pablo'dan "bir dakika sonra gelip onu götüreceksiniz, gitmek istemeyecektir, götüreceksiniz" diyordu.

 "Git guapa" diyordu.

 Shrek, Yakışıklı Prens'i bir kez daha alt ediyordu.

 Bir İzmir-Sakarya yolculuğu daha tamamlanıyordu, sonraki seyahatlerimizde de Vib turizmi tercih mi etsekti ki? Kaliteli bilmemneyin hedehöde adresi Vib Turizm.

 Muavin bavulumu veriyordu.

 Servis aracı bir türlü kalkmak bilmiyordu.

 Telefonum bulunamıyordu.

 Robert Jordan ölüyordu. Shrek sonsuza dek mutlu yaşıyordu. Otobüsteki servis elemanı bir güzel uyku çekiyordu. Yanımdaki kızlar da öyle. Önümdeki teyze ve Bekçiker Kralı izleyen oğluşu kahvaltı ediyorlardı, bir akrabalarının evinde. Bense kampüse tırmanıyordum.

 Bölüm sekreteri beni mütemadiyen azarlıyordu. Öğrenci İşleri'ndeki kadın da öyle. Henüz güneydeyken bir acemilik çökmüştü üzerime, kapıların nasıl açıldığını nasıl kapatıldığını unutmuş gibiydim, salak gibiydim; buğulanan camını silmem için öne oturmamı kendine has üslubuyla benden rica eden dolmuş şoförü de azarlamıştı beni. Muhtemelen ben dolmuştan indikten sonra da küfretmişti bana.

 Bölüm başkanımız koştura koştura Cuma'ya gidiyordu. Bir imza istiyordum ben sadece. Bağırmaya cesaretim yok, hiç olmadı.

 Derdimden haberdar asistan hoca sesleniyordu bölüm başkanımızın ardından. Hocaam! Bir imza lazım arkadaşa, mazeretli ders seçimi için.

 Kalemin var mı diye soruyordu. Alel acele imzasını atıp kaçıyordu.

 Tanıdık bir manzara beni karşılıyordu. Bomboştan hallice bir oda. Son sayıma göre kırkdört adet depozitolu bira şişesi, bir büyük bir ortanca rakı bir ufak votka şişesi. Yanlarına bir de litrelik rakı almalı, daltonlar gibi dizmeliyim onları.


 Yeniden Anadolu alıyordum; eh tatil bitti, yok artık Winston. Yeniden ezine peyniri ve en pahalısından beş liralık zeytin alıyordum; sigaramdan kısarım ama en kaliteli zeytini peyniri yerim. Bir kez daha gazete alıyordum okumayacağımı bile bile, üç liralık da ıspanaklı börek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder