3 Ocak 2013 Perşembe

Başlık Benim Köpeğim Olsun

 Keyifli olduğum için yazdığım yazılar, keyifsiz olduğum için yazdığım yazılar, yazmış olmak için yazdığım yazılar, uzun süredir yazmıyorum sırf diye yazdıklarım... Yapacak daha iyi birşey bulamadığım için yazdığım da olmuştur. Bu da onlardan olsun.

 Birkaç kitap okudum, birkaç film izledim. Onlardan bahsedebilirim. Rıfat Ilgaz-Karartma geceleri. Bundan bahsedersem hem okuduğum kitap hem izlediğim film başlıklarını tek seferde halletmiş olurum. Çok güzel kitap, güzel film. Kitapta olmayan bazı sahneler filmde var. Sevişme sahnesi gibi mesela. Çekildiği yıllarla ilgili olabilir belki bu, belki de değildir. Kitapta olan çok şey filmde yok, bu da gayet olağan; eleştirmiyorum. Rıfat Ilgaz okunmalı daha, Sabahattin Ali'den çok yerde bahsediliyor kitapta, övgüyle, bir de Sabahattin Ali okumalıyım gibi.

 Nazım Hikmet-Yeşil Elmalar. Beklentilerimin altında bir kitaptı. Klişe gibi başladı kitap, bu rahatsız ediciydi, sonra da fazla beklenmedik klişeden epey uzak olaylar gelişti, o olaylar o kadar klişeden uzaktılar ki, yine rahatsız oldum. Girişi ile gelişmesi sonucu birbirine bu kadar zıt, klişe ile saçmalık arasında ilerleyen bir hikayeyi yine de o kadar iyi anlatmış ki Nazım Hikmet. Pek de düşük bir not veremiyorum. Belki saygımdan belki pozitif önyargımdan. Önyargının pozitifi olur mu, olur gibi. Nazım Hikmet romanı okumak isterseniz niyetlenirseniz gözüm kapalı önerebilirim Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'i. Boş zamanınız bol ise, okuyacak başka birşey bulamazsanız Yeşil Elmalar da okunur gibi, zaman kaybı diyemem.

 Gazap Üzümleri çok iyiydi. Yıllar önce lisede edebiyat ya da dil ve anlatım ya da o sıralar hangi isimle görüyordu isek o derste, hocamız ayak üstü kitap özetlettiriyordu bize. Yani Mert kalk anlat bakalım okuduğun bir kitabı... şeklinde gelişiyordu olay. Ayağa kalkıyordu Mert, kalktım gerçekten, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndan bahsettim üç-beş cümle. Üç-beş, o kadar. Bir hanım kızımızı kaldırdı hoca, ismini de hatırlıyorum kızın da gerekli değil gibi, anlat bakalım dedi, kız başladı anlatmaya. Gazap Üzümleri'ni. İyi ki hafızam o kadar da iyi değil, teşekkürler alkole! Anlatmıştı kız, hiç hatırlamıyordum kitaba başlarken. Ama hocanın gözlerinin nasıl parladığını hatırlıyorum Gazap Üzümleri ismini duyunca. Güzel bir önyargıyla başladım o kitaba da yani. Kitabın sonu biraz eksik gibi, ucu açık gibi idi, yazarın tercihi mi acaba bu diye düşündüm ama işkillendim de, basımda mı hata var acaba diye. İnternetten kitabın muhtelif insanlarca çıkartılmış özetlerini okudum, birkaç farklı, benim okumadığım olay geçiyordu o özetlerde. Şimdi yine Remzi Kitabevi yine John Steinbeck okumaktayım. Bitsin bakalım yine kurcalarım özetleri. Kocaman paragraf oldu, Gazap Üzümleri'nden pek bahsetmedim. Çok güzeldi işte.

 Son zamanlarda izlediğim filmlerden Children of Men ya da Being Flynn'den bahsedebilirim gibi. Children of Men ilginç bir hikaye idi. Distopya diyorlar ya. En son 2009 yılında bir bebek dünyaya gelmiş, sonra tüm dünya kısır. Yıl olmuş 2027. Ve olaylar gelişir diyip spoiler vermekten kaçınayım. Spoiler da gıcık bir sözcük idare ediverin. Being Flynn'i sadece Paul Dano ismindeki genç aktör için izledim. There Will be Blood ve Little Miss Sunshine filmlerinde dikkatimi çekmişti, beğendiğim bir aktör. O var diye indirdim epey yüksek kalite, iki hafta sürdü indirmem, başladım izlemeye. Hikaye de gayet hoşuma gitti, ilgimi çekti. Yazar olmak isteyen genç adam. Bir filmin hoşuma gitmesi için yeterli sebep olabilir bu konu.

 Yazıyı hala okumakta olan varsa uyarayım bu kafada devam edecek bu yazı, az sonra da derslerden sınavlardan bahsedeceğim. Ne kadar parasız olduğumu da anlatırım gibi, birkaç kişisel günlük olaydan bahsederim belki yazdıkça aklıma gelirse. Uyarıyorum.

 Cebimde on üç lira para var. Yeni açılmış bir paket Anadolu'm var. İlk Anadolu paketim bu sene. Yani kötü espri yapmıyorum 2013'e girdik diye demedim "bu sene" diye. Epeydir almıyordum Anadolu, o kadar parasızlık çekmemiştim. On üç lira. Ayın yedisine kadar yetmesi gereken on üç lira. Okula gidip gelmek gerek iki kere daha, sınavlar olmasa dolmuş parasından tasarruf etmek için okula gitmeyiverirdim de, o kadar da tutumlu adamımdır da. Sınav. Gideceğiz mecbur. İki gidiş geliş eder beş lira. Kaldı mı sekiz. Bi' paket daha Anadolu alsam, zam da gelmiştir merete. Altı lira olmuştur herhalde, kaldı mı iki. İki ekmek alsam. Bu gece bir arkadaşımın ekmeğini tırtıkladım, ödemeliyim. Ayın dördünü bitirir beşine girerken sıfırı tüketmiş olurum. İşte tam bu açıklamayı babama yapıp bi' yirmilik fişeklesene be babacım demeliyim gibi. Yoksa olmaz.

 Dersler. Boktan. Bu paragraf da bu kadarcık olsun.

 Bu yazı da bu kadarcık olsun. 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder