1 Ağustos 2014 Cuma

Kimse Umursamıyor

 Önce bir sigara sarayım sonra başlarım yazmaya.

 Tamamdır. Öhü (öksürme sesi). Merhabalar.

 Bayramın birinci günü kahvaltı etmek için bizden birkaç kat aşağıda oturan teyzemlerin evine indik. Ettik kahvaltımızı sonrasında ben kendi evime çıkmak istedim sigara almamıştım yanıma, kahvaltımı da etmişim sigara içmem lazım. El yalama merasimleri tamamlandıktan sonra çıktım evime sekizinci kata. Anahtarı kapı deliğine soktum, çıkırt ettirmedim daha, yanımda çocuklar belirdi, iyi bayramlar! İyi bayramlar size de dedim çıkırt ettirdim içeriye gireceğim, hala arkamda duruyorlar. Sekiz on tane çocuk. Yalnız dedim ben eve şimdi giriyorum annem yok evde. Gidiniz demiş oldum çocuklara, gittiler. Üzüldüm lan. Şeker tutsaydım çocuklara iyi olurdu aslında ama evde şeker var mı bilmiyordum hala bilmiyorum. En önde duranları tahmini altı-yedi yaşında olan kız çocuğu da pek sevimliydi. Kız çocukları mı daha sevimli olur erkek çocukları mı sorunsalında kız çocukları daha sevimlidir diyebilmek için bir örnekti bence. Ben sevmiyorum ama kız çocuklarının, büyümüş hallerindeki bana yol vermek zorundasın küstahlığı küçük hallerinde de çok sevimliyim beni sevmeli bana şeker vermelisin şeklinde hayat buluyor gibi. Daha basit anlatacak olursam, yılışıklık diyeyim. Şeker vereceksen ver vermeyeceksen sana gıcık gıcık bakar arkamı döner giderim mağrurluğu daha hoş.

 Erkeklerin ayılıklarında bahsedecek olursak bir yazı dizisi oluşturmamız gerekir belki de genç orta yaşlı farketmez, yetişkin hanımlardaki bana yol vermek zorundasın halinden nefret ediyorum. Çok kez başıma geldi, ilk onundan sonra da her seferinde bir dahakine çekilmeyeceğim ulan koyacağım omzu, alla alla yol vermek zorunda mıyım ben sana acık da sen çekil de ben kaldırımdan inmek zorunda kalmayayım... dedim. Hep çekildim.

 Uzunca bir süre insanlar okusunlar diye yazdım. Bir süredir de insanlar okumasınlar diye yazmıyorum. Şimdi ne halt yemeye yazıyorum, bilmiyorum, ne olur sormayın.

 Pek samimi bir arkadaşım chess.com üyeliğimin şifresini istemişti benden, kasayım senin hesabı puanını yükselteyim sen de daha iyi oyuncularla oyna demişti. Verdim şifreyi, öyle bir yükseltti ki puanımı, girip oynamaya çalıştığımda seri mağlubiyetler alarak, araya bir galibiyet dahi sıkıştıramayarak, satrançtan soğudum yeminle. Sonra baya baya onun ikinci hesabı oldu benim hesabım. Öyle ki dün gece benim hesaptan oynayıp kazandığı güzel bir oyunu feysbukta paylaştı. Hesap benim hesabım, nick benim. Çatır çatır oynamışım döktürmüşüm fedalar fedalar... Feysbuktaki yüzyıllık suskunluğumu bozup "ne güzel oynamışım lan" yazdım oyuna yorum olarak. Kimse de gerizekalı mal, mal, ne demek şimdi bu, aptal mısın olm sen... demedi. Hiç olmazsa sesli söylemedi.

 Saçma sapan bir sakal bıraktım. Az bıyık az çenede sakal. Beni görüp de ben sormadan önce yeni "tarz"ımla ilgili yorum yapan insan sayısı bir ya da iki oldu. Tabi ben sekiz on kişiye sordum, yakışmış mı lan, acayip durmuyor değil mi, gideyim keseyim mi... diye. Genelde olumlu tepkiler aldım, kırmak istemiyor olabilirler beni, bilemiyorum da, bu hikayede önemli olan kimsenin umursamamış olması.

 Aynı feysteki küçük yorumumu kimsenin umursamaması gibi.

 Sormayın dedim ama kendi kendime sorup cevabı araştırdım. Sanırım şu anda bu yüzden yazıyorum. Kimse umursamıyor! Kötü bir tınısı olsa da bu cümlenin, rahatlatıcı bir havası da var. Kimse umursamıyor!

 Yüzyıllık Yalnızlık'ı okuyorum şu sıralar. Marquez abimizden. Aylak Adam'dan beri kitap okuyamıyordum diyebilirim. Seksen sayfalık kitabı elime alıp bir ay süründürüp yetmişbeşinci sayfasında yarım bıraktığım bile oldu. Bu iyi gidiyor şimdilik.

 Bir uyuşukluk bir tembellik çöktü üzerime hatta bir pes etmişlik. Pes etmişlikten kaynaklanan bir tembellik uyuşukluk diye düzenleyeyim cümlemi, daha şık durdu böyle. Çok mühim ya. En son ne zaman sigarayı bırakmayı denedim hatırlayamıyorum. Hiç başaramadım ama denemek denememekten iyidir, savaşmak direnmektir. En son ne zaman sokağa çıkıp sırf yürümek için yürüdüm, insanları görmek için yürüdüm, yazı yazmak için yürüdüm; onu da hatırlamıyorum. Evde oturmak ve alkol almak çok daha cazip gelir oldu. Alkolle her zaman aram vardı ama, son zamanlarda tabiri caiz, bokunu çıkardım. Son zamanlar derken de son bir iki haftadan bahsetmiyorum, son bir seneden bahsediyorum yaklaşık. Pes etmiş olmaktan vazgeçmek için bir tarih belirlemek bunu bir olayın gerçekleşmesine bağlamak çelişkilidir saçmadır. Pes etmekten vazgeçeceksen, savaşacaksan hemen şimdi başlarsın buna. Değil mi? Ben yapmıyorum onu, yapmayacağım. Uyuşukluğumu da dibine kadar yaşayacağım bakalım. Önüme de bir tarih bir olay koyuyorum. Okullar açılsın hele bir...

 Ev tuttum çünkü ben. Tek başıma ev tuttum. Önümüzdeki sene çok yalnız ve çok parasız olacağım. Belki iyi gelir anasını satayım.

 Çenem düşmüş olabilir, kendimi aştım bu kadar yazarak. Yoruldum da zaten. Yetsin. 

1 yorum: