17 Ekim 2010 Pazar

Birilerini Onaylamak

Adam havadan para kazanıyordu, bir de balondan, plastikten yani, yani petrol ürünü. Amerika olmalıydı bu işin içinde. Adam ajan olmalıydı. Havalı tüfekle atış yapıyorlar, balonlardan birisi patlıyor, adamın içine üflediği hava serbest kalıyor, normal hava aslında ama, değil de; onun ciğerlerine giren hava çünkü, sıradan tepkimelere maruz kalsa da, o adamdan birşeyler alarak çıkıyor ağzından, doluyor balona. Sonra patlıyor, sonra ıska geliyor, sonra mavi olan balon patlıyor, izleyicilerden  birisi kızıyor, “maviyi patlattı piç.” Sonra gülüyor o birisi. Tüm gece gülüyor. 

Çok güzel yaa diyor o birisi, evet çok güzel, onay alıyor bu gece bilmemkaçıncı kez aynı fikre. Çok güzel. Ney? Herşey. 

Hayat zor be diyor aynı birisi. Evet çok zor, yok yok değil aslında. Onay alamıyor bu sefer birisi. Zor değil aslında. Çok kolay, ama biz itinayla zorlaştırıyoruz. Önyargılarla, kurallarla, tabularla, olurlar-olmazlarla, doğrular-yanlışlarla; kırk çeşit basmakalıp içi boş sözcüğün içini dolduruyoruz, suni oluyor bu, tam dolmuyor, bu içi boş değerlerimizi bir an unutmadan, çok da güzel zorlaştırıyoruz herşeyi. Çok basit aslında, gerçekten basit. 

Ne oldu? İki dakika geyik yapmayı bıraktım kurudun kaldın? 

Üşüyor birisi, hava soğuk, gece yarısı olmuş, sokaktalar. Ama umursamıyor sanırım, eğer umursuyor olsaydı havanın soğuk olmasını sokakta olmalarını, “gel” demezdi “ şuradaki banka oturalım, manzaranın tadını çıkaralım”.  Onay alıyor bir kez daha birisi. Hadi oturalım. Oturuyorlar. Susuyorlar. Birisi gülüyor. Neden güldün? Gülmem için sebep gerekmez benim, öğrenemedin mi? Doğru. Tekrar onaylıyor birisini Onay. Güzel bir isim Onay, bu dünyaya gönderiliş amacı ismiyle açıklanmış, önsöz gibi duruyor orada.  Bir şarkı tutturuyor Onay, sessiz sessiz. Sessiz sessiz söyler zaten o. Bağırmaz hiç, birisinin aksine. Sesinin ayarı yoktur onun da her zaman bağırır o da. İki ses karışıyor, ama birisi duyuluyor sadece: “birazdan kudurur deniz…”
Yanlış şarkıyı yanlış zamanda yanlış yerde söylüyorlar. Kuduruyor deniz. Hiç ses etmeden birden çöküveriyor tepelerine. Çarşaf gibi su birden, tek bir tane büyük dalga oluşturuyor ve birisi ile Onay’ı ıslatıyor. Apar topar kalkıyorlar yerlerinden, geriye çekiliyorlar, birkaç gülüş sesi geliyor, kahkaha değil, gülüş sesi. Diğer iki arkadaşın yanına gidiyorlar, onlar hala gülmekte bizimkilerin ıslak haline. Hadi diyor birisi, gidelim oturalım banklara. Bu sefer dördü bir gidiyor, önce bankları mendille kurulayıp sonra kuruluyorlar ayrı birer banka ikişer ikişer. Ne olursan olsun kalkmak yok haa! 

Birisi hala üşümekte. Titriyor. Üşüyorsun. E ne yapacaksın? Ceketi vereyim. Hadi len! Vermem ki zaten kafan mı iyi. Hıh diyor birisi saçını savuruyor, gülmemeye çalışarak sırtını dönüyor. Beceremiyor, gülüyor, gülmek için sebebe ihtiyacı yok onun. Gel yanaş biraz. Peki. 

İyi mi şimdi ısındın mı biraz? Evet daha iyi. İyi iyi. Gecenin klişe cümlesi haline gelen cümleyi tekrarlıyor Onay: “Çok güzel yaa”. Birisi onaylıyor bu kez. Evet. Gülüyor yine. Ama şu çöpler olmasaydı gözümüzün önünde, daha iyi olurdu. Niye bakıyorsun ki çöplere daha uzağa bak.  Onaylıyor Onay, doğru diyorsun. Birisi gülüyor yine, böyle muhteşem manzara var sen çöplere bakıyorsun hihihi. 

Şimdi güneş doğmuş, bilmemkaç kez tekrarlanan ibareyle “çok güzel gece”  sabah ezanının okunmasıyla bitmiş aslında ama, bizimkiler son demlerini yaşıyorlar “çok güzel gecenin”. 

Sen böyle koluma giriyorsun ya, kolun boşlukta gibi olmuyor mu, ağrımıyor mu? Yoo. Hıı iyi o zaman. Rahatsız olduysan çekeyim? Yok rahatsız olmadım, sen rahatsız mısın diye sordum. 


Onay gülüyor. Gülmek için sebebe ihtiyacı vardır onun. Birisi de biliyor bunu. Neye güldün? Hiiç, fıkra. Ne fıkrası o anlatsana? Şey, yok fıkra mıkra, öylesine güldüm.  Birisi gülüyor, birşeyler anlatıyor eski günlerden. O gün içinde bilmemkaçıncı kez bir yerler takılarak düşme tehlikesi geçiriyor ve yine düşmeden kurtuluyor, bir köpek görüyor çok korkuyor, sanki o da korkmuyormuş gibi Onay’ın arkasına saklanıyor, kolunu sıkıyor, güçlü bir kız, Onay’ın canı acıyor da bozuntuya vermiyor. 

Onay gülüyor. Gülmek için sebebe ihtiyacı var onun biliyorsunuz artık. Birisi de biliyor bunu, bunu da biliyorsunuz. Tekrar soruyor birisi, neye güldün? Şey ya, batak, batağa güldüm. 

“Mesela koz maçadır, son üç dört kağıt kalmıştır. Yere maça 8-maça 10 düşmüştür, senin elinde de maça kız ve maça as vardır. İşte orada komik oluyor bu oyun. Ya kızı atıyorsun, risk alıyorsun senden sonraki adamda papazın olmadığını varsayıyorsun, atıyorsun ve alıyorsun; o zaman ası atıp papazı da çekersin. Ama  kızı atarsın üstüne papaz atılır, kız gitmiştir. Ya da direk ası atarsın risk almazsın.  Son iki durumun her ikisinde de yani risk alsan da almasan da bir alırsın. Komik değil mi?“ 

Birisi reddediyor hikayeyi, baştan kurguluyor, bir kere böyle bir konum olmaz zaten neden koz sekiz düşsün ki birisi papaz ondaysa düşer anca papaza iş yaptırmak için, bıdıbıdıbıdı…
Hayır diyor onay, ben bu kadar derin bir inceleme yapmaya çalışmıyorum, bir şey söylemeye çalışıyorum bak, bazen risk alsan da almasan da elde edebileceğin şey aynıdır, bırak bu konumu örneği geç ya da daha mantıklısını kur banane! Birisi devam ediyor, tükürükler saça saça heyecanla anlatıyor, anlamıyor. Dur bir saniy… Mümkün değil. Sabırla dinliyor Onay sonuna kadar, batak konumlarını. Sonra da demiyor, demez çünkü, bağıramaz da o, onaylar çünkü o ,Onay’dır çünkü, risk alması mantıklıysa risk almaz, aptaldır! Demiyor ki: “Senin arkadaşlığın artık benim için çok da fazla şey ifade etmiyor, bugün burada seninle arkadaştan öte olmamız gerektiğini anladım. Şimdi yapacağım şey maça kızı oynamaktır. Sen ya maça papaz atacaksın, diyeceksin ki saçmalama. Ya da maça dokuz atacaksın, vale atacaksın ne bileyim, diyeceksin ki ben de seninle arkadaştan öte olmak isterdim. Ası oynamak ise, sana bunların hiç birini söylememektir, sanki hala eskisi gibi, yakın arkadaşımmışsın gibi davranmaktır, kayıptır bu, çünkü artık değilsin, artık senin arkadaşlığın çok da önemli değil. Yani ası atarsam sıfır alırım, kızı atarsam ya sıfır ya bir alırım.”
Ası attı tabii ki Onay.





2 yorum:

  1. İlginç bir tarz olmuş bu. Beğendim...

    YanıtlaSil
  2. Biraz karışık değil mi. Öyle söyledin çünkü, tekrar tekrar okudum; zaten ben yazdığım için hangi söz kime ait biliyorum ama haklısın bazı yerlerde hangi laf kime ait tam anlaşılmıyor. Ayrıca teşekkür ederim beğenmene sevindim.

    YanıtlaSil