15 Ekim 2011 Cumartesi

Sinek


                Boş boş bakıyorum etrafa. Güzel bir film izledim çünkü. Çok güzel bir film. Güzel bir film izledikten sonra, güzel bir kitabı bitirdikten sonra böyle oluyorum genellikle. Sonra da böyle oluyorum. Hemen birşeyler karalamaya başlıyorum. Ben de güzel birşeyler yapmak istiyorum. Yapamıyorum. 

                Hoşuma gidiyor böyle ayrıntılar. Ya da fimlerde kullanılan bir teknik midir neyse artık. Mesela ben yazıyorum ya şu anda. Odamda, bomboş odamda yere atmış olduğum yatağımda arkadaşımdan ödünç aldığım çarşafın üstünde arkadaşımdan ödünç aldığım battaniyenin altında ve arkadaşımdan ödünç aldığım yastığa yaslanarak yazıyorum ya, sigara içiyorum ya bir yandan, bu yüzden de hemen başımın üstünde olan penceremi açmışım ya, arabalar geçiyor arada bir, seslerini duyuyorum. Kamera beni gösteriyor birkaç saniye sonra pencereden çıkıp arabalardan birisini yakalıyor, içindeki adamı gösteriyor, arka koltukta uyumakta olan küçük kızı gösteriyor, sonra bir animasyon giriyor, küçük kızın rüyasına dair. Kötü bir rüya görüyor küçük kız, araba bir tümsekten geçiyor, kız uyanıyor, pencereden bakıp bir evde ışık yandığını görüyor. Tüm bunlar üç-dört saniye sürüyor ve kamera arabadan çıkıp ışığı yanan eve dalıyor aniden. Gençler alem yapıyorlar evde, her yer bira şişesi.  Koltuklarda sızmış birkaç genç var, bir köşede batak oynayanlar var, kamera oraya dönüyor, az sonra ihaleye girip batacak olan genci gösteriyor;  genç, birasından bir yudum daha alıp kozu söylüyor, “sinek” diyor. Kafasının üstünden bir sinek uçup gidiyor, kamera sineği takip etmeye başlıyor sonra, sinek uyuyan gençlerden birisine yaklaşıp vızıldıyor, uyku sersemi elini kolunu sallıyor sızmış genç. Sinek ölüyor. 

                Seviyorum yani böyle şeyleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder