22 Kasım 2010 Pazartesi

Sarhoşa Nezaket

 Daha zilyon kere yapacağım bu yolculuğu. Önce Gaziemir sonra terminal. Bir iki saat bekleme sonra Sakarya Vib otobüsü. Sonra Manisa. Sonra bilmemnere. Bir ara Susurluk. O da eşittir ayran. Zilyon kere daha yapacağım bunu.

 Sarhoş nezaketi diye bir şey var. Sarhoş insanın sarhoş olmayanlara gösterdiği nezaket. Bir de sarhoşa nezaket var.

 Misal ben  babamın halısına kusarken babam "olur oğlum olur öyle" diyip beni yatağa taşımıştı. Bir arkadaşım yine aynı halıya kustuğunda, önce banyoya sokmuştum arkadaşı sonra da halıyı temizlemiştim. Banyoya girdiğinde kapıyı kapatsaydı daha güzel olurdu, görmek zorunda değildik her yerlerini ama olsun. Yine de ses çıkarmadık. Sarhoşa nezaket çünkü.

 Gaziemir'den terminale giderken, pek bilmem ben oraları ben köylüyüm çünkü, bir yerlerde bir adam bindi dolmuşa. Otuz yaşlarında falan. Oturacak yer yoktu, ayakta yolculuk yapacaktı. Ama gel gör ki sarhoştu. Sallanıyordu, çok keskin manevralar yapılmıyordu ama o iki üç kere düşme tehlikesi atlattı. Sonra atmış yaşlarında bir amca "geç oğlum sen otur" dedi yerini verdi otuzluk delikanlıya. Ben kızdım amcaya, çünkü dolmuşun eğlencesiydi o ana kadar o adam. Kıs kıs güldü herkes. Komikti yahu. Neyse sarhoş kişi "sarhoş nezaketi" gösterip reddetti oturmayı. Yaşlı amca da "sarhoşa nezaket" gösterip ısrar etti otursun diye. Oturdu en nihayetinde.

 Hala eğlenceliydi aslında. Kafasını sabit tutamıyordu çünkü. Oturduğu yerden de düşme tehlikesi atlatıyordu. Yanımda oturan amca bana bir şeyler mırıldanıyordu sürekli, komik şeyler söylüyordu herhalde ama duymuyordum, "nezaketen" gülüyordum.

 Her şey güzeldi. Dolmuş içinde hayat sevince güzel havası esiyordu, sarhoşa nezaket tavan yapmıştı. Eğlenceliydi de hala. Kırmızı ışık oldu sonra. Bizim eleman zıpladı yerinden, sağ yaptı sol yaptı indi aşağıya. Işıkta durmuş arabaların arasında sıyrıldı, karşı kaldırıma geçti. Durdu. Arkasına dönüp tekrar dolmuşa doğru gelmeye başladı. Yanlış yerde inmişti herhalde. İşte o anda sarhoşa nezaket bitti. Dolmuş şöförü, o tuşa bastı. Bence teknolojinin son harikası olan o tuşa. Seviyorum o tuşu ben, kapıyı açıp kapatan tuş. Çok iyi yaa. Neyse bastı. Sarhoş kapıyı yumrukladı, şoför hala kırmızı ışık olmasına rağmen azıcık ilerledi. Sonra sarı yandı bastı gaza şoför. Bitti nezaket.

 İyi mi oldu bilmiyorum aslında. Normalde nezaketten hoşlanmam. Yalan dolandan hoşlanmam. Çok yüce bir insanım çünkü. Hayır öyle değil. Nazik olmak iyidir de, nezaketen bir şeyler yapmak kötüdür. Nezaketen yapılan şeyler yalan dolandır. Yanımda fısıldayan amcaya nezaketen gülümsemem kötüdür.

 Sarhoş tekrar binemedi dolmuşa. Bu sefer sesli sesli konuşulmaya başlandı. "Ne biçim içmiş adam, yuh, breh, terbiyesiz..." Nezaket bitti. İyi oldu sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder