8 Eylül 2010 Çarşamba

Akşam Olur da Çıkar ya Yıldızlar.

 Yeni Kayıt dedim çok kez blogger'da. Hemen hepsinde de şimdi olduğu gibi yazacağım şeyle ilgili bir plan yapmadan paldır küldür girdim. Plan yapmayı geçtim herhangi bir konum bile yoktu bir çoğunda.

 Zırt pırt tema değiştirir oldum. Don değiştirir gibi derler ya. Öyle. Don değiştirmek... Önemli bir şey aslında. Siz bilmezsiniz demeyeyim de bir çoğunuz bilmez.

Üç gün ve gece üzerimde aynı giysilerle yatmak kalkmak, çalışmak zorunda kaldım. Çok önemli don değiştirmek çook.

 Ve yine bir çoğunuz bilmez tuvalete gidip de -çok afedersiniz- sıçmanın ne kadar lüks bir şey olduğunu.

 Ve de balı seversiniz. Herkes balı sever, ben çok severim mesela, benim dayıoğlu var bayılır, bi' arkadaş var hastası. Ama görseniz o balın arıdan nasıl alındığını, daha doğrusu, sağıldığını; tiksinirsiniz herhalde. Konu hijyen değil. O da bir konu aslında, hijyen. Ama konu sağımı yapan adamlar. O kadar iğrenç insanlar ki. Hakket iğrençler. "Yaramaz adam" lar.

-Çalışmak dert, arılar dert, maske giymesi çıkarması dert, sirke kokan ellerim büyük dert, anasını satayım sıçmak bile dert... Ama şu akşam oluyor da yıldızlar çıkıyor ya.

 Dedim ben. Güldü amcoğlu birasından bir yudum daha aldı.

 Akşam olmuştu gine. Birşeyler atıştırıyorduk, Feridun Abi ki kendisi manyağın önde gideni bayrak sallayanıdır "Mert yisene yemiyon hiç, amcan bayılır senin gibi işçiye, yemek yemez, şarap içmez rakı içmez" dedi. Yiyordum aslında, içiyordum da. Ama haklıydı şarap ki plastikte satılan leş gibi kokan bir şarap ve en düşük kalite rakı bana gelmedi. Yok içemedim biliyorum da kendimi bozacağım midemi dağın başında al başına belayı. Yemek konusuna gelirsek. Yediklerimiz yağ içinde yüzün gıda maddeleri idi. Herşey çok yağlı pişirildi, ve bilmiyorum neden; ya yorgun argın ve kurt gibi aç olduğumuzdan, ya da bol yağlı yemeklerin her zaman lezzetli olması gibi bir muhabbetten, çok lezzetliydi yemekler. Arada içine arı düşse de, arı kızartmasına dönüşüyor zaten bir anda, çatalın ucuyla attırıyoruz dışarıya tamam. Hala leziz ve hala tertemiz(!) yemeğimizi yiyoruz.

 Sonsuz bir argo kültürüne sahip arıcılarla üç gün geçirdik en nihayetinde. Tamam her halt dertti de, şimdi bi' laflar biliyorum var ya. Gidip arkadaşlarıma yeni öğrendiğim küfürlerle hava atasım var. O derece. Burada yazmaya dilim varmaz. Bunca zaman "dozunda küfürlü" bir blog oldu bura. Nezih bir ortam. Yazmam ama çıtlatabilirim belki.

 Söylemek istediklerini en küfürlü en kaba dilden söylemeye ant içmiş bilmemne abi dağın başında olmamızdan suyumuzun tükenmesinden ve erkeksi ihtiyaçlarından söz ediyor. Erkeksi ihtiyaçlar kısmı evet. Dedim ya en kaba dilden söylemeye ant içmiş, nasıl dile getirebilir sizce? "Kız yok yaa" demiyor. En beter hali.

 Neyse yüzüm kızardı bak şimdi.

 Bir de okuduğum bölümü beğenmedi Feridun Abi. Babama anlattım üç gündür gülüyor. "Ne okuyon len sen" dedi, "bilgisayar mühendisliği" dedim. "Hiç akıl mantık yok sizde bi boka çalışmıyo saksı sizin, bir öğretmenlik felan yazzeydin ya" dedi.

-Bir gün gel biranede misafirimiz ol Mert.
-Olur abi uğrarım bi gün.
-Ama zofliyi getirme yanında.
-...
-Karıya da götürrüz seni
-Eaaff.

 Hakket eööf. Son gün iş bitmeden önce Feridun'la aramızda geçen diyalogdur yukarıdaki. Bir laf da karıya kıza gelmesin bir laf da noktalama işareti gibi küfürle sonlanmasın. Bu arada "zofli" dedikleri amcoğlu oluyor. Ona koydukları lakap. Ne demek bilmiyorum.

 Ayrıca bakınız: Arılarını sağdığımız amcamın blogu.

 Son bir kelam edeyim izninizle. Tamam feci kaba saba adamlardı, dedim ya yaramaz adamlardı aslında ama ne bileyim işte. Bir çok yönden mazlumlar, cahiller aslında zehir gibi zeki olsalar da. Sevmedim, gıcık oldum ipnelere diyemem.


Fotoğrafı şu blogdan aldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder