2 Aralık 2010 Perşembe

Mücadele.



Ayakkabı – ayak- kokan kapı önünden, kokuya koku katan ayakkabılarımı alıp giyiyorum.  Aylardır yağlanması gereken gıcır gıcır öten kapanmak bilmeyen, bir de anahtarı soktuktan sonra hafif geriye çekerek açabildiğim arızalı kapıyı da açıyorum. Kulağımda kulaklıklar, en sevdiğim şarkı çalıyor. Yokuş iniyorum, her gün indiğim o yokuşu iniyorum, hiç görmediğim bir kız yurdu var buralarda, o yurdun öğrencileriyle paylaşıyoruz bu yolu, onlar da iniyor her sabah ve akşamüstü.  Yol hafif ıslanmış, kaygan. Düşmüyorum çok şükür.  Az sonra sola döneceğim ve makarna alacağım.

 Şarkının en sevdiğim kısmı gelmiş. Yavaşlıyorum, bakkala girdiğimde kulaklığımı çıkartmam gerekecek, bu kısmı kaçırmamalıyım. 

 Embesil bir bakkala ve her şeyin “öğrenciye” olanından da satan soyguncu esnafla, ıslanmış yokuşumuzla, mavi duraktaki sırayla, kaf dağının tepesine kurulmuş okulumdaki sınavlarımla, sınanmakla ve işin kötüsü gerizekalı insanlar tarafından sınanmakla, sürekli osuran yurt arkadaşlarımla, “gevur İzmirli” olmakla, bazen kendimi Nuh’un gemisindeki sap gibi hissetmekle, parasızlıkla, iki haftadır hiç alkol almamış olmakla mücadele etmem gerek. Makarnanın yanına yoğurt alamamakla da… “Gıcık oluyorum ha bu çocuğa” dediğim adamdan sigara istemek zorunda kalmakla, ışık ve sesle, ışık açamamak ve ses çıkartmamakla, kirli çamaşırlarımla, damacanamızın pompası çalındığı için 19 litreyi kaldırıp bardağa dökmekle, midemin ekşimesiyle, dişlerimin çürük olmasıyla ve her sabah uyandığımda ağrımasıyla, ve daha zilyon tane saçma sapan durumla da mücadele etmeliyim. Menfaatçi insanlarla, menfaatçi bir insana dönüşerek mücadele etmeliyim. En fazla da irademle mücadele etmeliyim. Pes etmemek için.

3 yorum:

  1. teşekkür ederim kardeş.

    YanıtlaSil
  2. öğrenciyi kazıklayan esnaflarla ilgili daha detaylı yazmalısın bence ama bu yazında güzel olmuş..

    YanıtlaSil