12 Nisan 2010 Pazartesi

Senin Sınav Nasıl Geçti Bilader?

 Şöyle geçti.

 Sınavdan önceki akşam R.Madrid-Barcelona maçı var idi. O maçtan önce de bir halı saha maçı yapasım var idi. Akşam 8-9 maçım vardı. Gittim maça. Amcaoğlunun getirdiği adamlarla beraber altı kişi olduk biz. Bir de karşı takım lazımdı, gelmek bilmiyorlardı. Sonunda on kişi olabildik. Ama iki hafta önceden bizim aboleliğimiz olan saati iptal etmiş birileri. "Yarın sınav var" diye düşünmüş, halı sahaya "biz o cumartesi gelmiycez" demiş birisi. Kim olduğu meçhul.

 Bizim saatimiz geldiğinde sahaya bir sürü velet girdi. Bizden bir çocuk gidip iki saat tartıştı halı sahayla, çocukların başındaki adamla falan. Biz de kasıla kasıla izledik, şahsen benim umudum da yoktu sahaya girebileceğimize dair.

 Eleman sahadan çıktı geldi. Başka bir sahaya yürümeyi önerdi. Sonra gaz verdi herkese. "Atmış yalında adamlar gibisiniz hadin olum yaa" dedi. Öyle birşey dedi. Gaza geldiğimden değil ama(!) ilk ben kalktım yerimden "hadi gidelim madem" diye. On tane herif karanlık sokaklarda yürüye yürüye neredeyse 2-3 km ötede olan diğer sahaya doğru yürümeye başladık. Çok parlak fikirler çıktı ekipten. "Madem yürüyoruz bira alalım da yürüyelim" dedi birisi. Ben gayet mantıklı buldum öneriyi ama şakadan ibaret kaldı öneri, gülündü, geçildi. Başka parlak fikirler de çıktı. Benim amcaoğlum olacak hayvan yanımızdan geçen kız için planlar yaptı. Sapık herif!

 İki tabe zıbıdı bu yol böyle bitmez diyip koşmaya başladı. Onlar koşarak gideceklermiş. Onlar koşmaya başladıktan bir iki dakika sonra, yola çıkma gazını veren kişi "koşmayan ipne olsun" diyip koşmaya başladı. Peşine takıldı millet, benimle beraber 3 kişi kaldı koşmayan. "Koşanın mna koyim" dedim alayı durdu :)

 Tıngır mıngır yürüyerek devam ettik. Bir ara telefon geldi. Koşarak giden iki eleman sahaya ulaşmışlar ve boş saat yokmuş halı sahada. Dağıldık azizim n'apalım. Amcaoğluyla beraber şehir içi dolmuşa bindik. Playstation oynamaya gittik. El Clasico yaptık kendisiyle. Sonra çıkıp babama gittik.

 Babamın eve yaklaşırken belliydi zaten neler olacağı. Tüm mahalleye Orhan Gencebay dinletiyordu zaar. İçeriye girdik, bizi pek bir hoş karşılasa öpmeye yalamaya çalışsa da müziği kısma nezaketini göstermeye yanaşmadı.
 - Ee dedik maç var bu akşam dedik izleyelim dedik.
 -İzleyelim koçum.
 Televizyonu açtı. Kanalı açtı, maç öncesi geyikler vardı televizyonda. Sonra esa konuya girdik.
 -Baba bee, senin dolapta bira vardır şimdi?
 -Yok, yetmişlik rakı var hiç açmadım.
 -Rakı mıı. Pof bira oleydi iyiydi. Hem maç izlerken bira iyidir tokuştura tokuştura içeriz...
 -İyi hadi gidin Şükrü'den alın ikişer bira...

 Biz ikişer bira alamazdık. Çünkü şuursuzuz. İkişer alıp babama yazdırdık. Sonra ceplerden paraları çıkartıp birer tane de kendi paramızla aldık. Sonuçta altı bira, iki paket fıstık, iki tane cips alıp geriye döndük. Geriye döndüğümüzde babam bir tane komşuyu eve atmıştı. "Rahat ol Hasan rahat ol otur şöyle" diyordu.

 Böyleyken böyle. Maçı izledik bir güzel. Üç birayı sandığımızdan kısa bir sürede bitrdik. Misafirimiz Denizlili Hasan abi de sürekli "Ule sünger misiniz siz" diyip duruyordu. Kendi de vuruyordu rakıya tabi ki. Maç bitti. Biz amcaoğluyla çıktık dışarıya, evin hemen dibindeki parka gidip kaydırağın tepesine çıkıp ikişer sigara tüttürdük. Boyna saçmaladık. Öyle saçmaladık ki birer bira daha almaya karar verdik.

 Çıktık oradan tee çarşıya. Saat 2 falandı çünkü açık yer bulmak zordu. Çarşıda varsa vardı. Bulduk açık bir tekel bayii. İçeriye girdik bira alıyoruz ki dışarıda birilerini daha gördük. Bu saatte çarşıdaki tekel bayiinin önünde kiminle karşılaşabilirdik ki. O da akraba. Hatta o da aynı yorumu yaptı. Bu saatte burada anca sizinle karşılaşılır zaten gibisinden birşeyler. Komple sülalecek ayyaşız sanırım biz. Takıldık onların peşine beraber geriye dönüyoruz, onların evi de bizimkine yakındır. Sonra bizi davet etti kendisi. "Ben sabaha kadar uyanığım babanı uyutunca gelin isterseniz" dedi. Bizim büyüğümüzdür kendisi. Davetine icabet etmesek ayıp olurdu. Gece 4buçuk gibi babam sonunda uyudu. Amcaoğlu da uyumuştu. Ama bacak kıllarını yakmaya başlayınca uyandı. Kalktık akrabanın eve...

 İçeriye girdik falan da ne olsa iyi olurdu o anda? Bitirilememiş biralar bulsak güzel olurdu. Yerde bitmemiş beş tane bira duruyordu. Bir tane adam sızmıştı, diğer arkadaşları zaten evlerine gitmişti.

 Muhabbet baya sardı bizi. O beş biranın ikisini ben içtim ikisini amcaoğlu birini diğer akrabamız içti. O zaten o gün içindeki 9. birasını içmekteymiş. Arada bir söyledim, "sabah bir de sınava gitcem ben" diye. "Sen sınava faan gidemeyeksin" dedi. İnat ettim "giderim giderim" dedim. Sonra geyik yapmaya devam ettik.

Sabah 7 gibi kalktık oradan. Amcaoğlu da ben de baya sağlam sallanıyoduk. Birbirimize yaslandık yürüyoruz sokakta. O benimle eve kadar geldi. İçeriye girdim. Annem uyanıktı. Sormasına fırsat bırakmadan "içtim anne, altı tane bira içtim" dedim. Bir şey söylemedi. Ama kızmadığından birşey söylemedi değil. Uzun süre birşey söylemedi bana. Baya baya sustu. Çok kızdı. "Gidemezsin sınava" dedi. İnat ettim yine. "Sınav 10da başayacak üç saat var her türlü ayılırım ben hadi gidelim" dedim. Kalktı yerinden hazırlandı, ben zaten hazırdım. Çıktık evden. Bindik Tire dolmuşuna. Kafamı bir yasladım koltuğa. Yaslayış o yaslayış. Uyuyamadım da kafamı da kaldıramadım oradan. Tireye geldik, son durakta indik. Gireceğim okul nerede bilmiyordum. Daha önce gidip bakmam gerekirdi bakmamıştım- iyi ki bakmamışım aslında. Acil bir tuvalet buldum. Feci halde bozmuşum mideyi. Tuvaletten çıktım, annem kraker su falan almış. Oturduk bir banka. "Ben demiştim, giremem sınava falan demiştim. İlla inat ettin ayılırsın diye..." dedim anneme. Yerden bir tane "daş" kaptı. Pekmezimi akıttı. Yok yok bu son kısmı biraz kurgu oldu.

 Dünya gözüyle bir Tire gördük. Aynen bindik dolmuşa geri döndük.

 İşte sınavım böyle geçti. Nasıl ama?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder